29 Eylül 2013 Pazar

TOPLUMDAKİ AHLAKİ ÇÖKÜNTÜ


Hüseyin GÜLTEKİN
hgultekin@yeniasya.com.tr
Toplumdaki savrulma devam ediyor
Devletin vazifesi vatandaşın yalnız dünyaya bakan ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak, dünyalık istek ve beklentilerine cevap vermek, refah seviyelerini yükseltmeye yönelik hizmetlerde bulunmak değil; aynı zamanda onların uhrevî hayatlarını da alâkadar eden konularda gerekli tedbirleri almak ve alınması zarurî olan icraatlarda bulunmak olsa gerek.
Devletin, vatandaşın uhrevî hayatına yönelik hizmetlerin başında ilk akla gelen; onları içki, kumar, uyuşturucu gibi her türlü kötü alışkanlıktan uzak tutmak amacıyla gerekli tedbirleri almak olabilir meselâ. Bu gibi tedbirleri almak hükümetler için aynı zamanda vatandaşa karşı fazladan yapılacak bir iyilik, bir lütuf olmayıp, aynı zamanda bir vazife ve sorumluluktur. Meselâ Anayasanın 58. Maddesi devletin vatandaşlarını, bilhassa da gençleri bütün kötü alışkanlıklardan korumakla yükümlü olduğunu söylüyor. Dolayısıyla bu vazife ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen hükümetler bir bakıma suç işlemiş oluyorlar.
Vatandaşı kötü alışkanlıklardan korumaya yönelik kanun ve yönetmelikler yeteri kadar olmasa da eskiden beri vardı. Hatta bunlara yenileri de eklendi. Son olarak içki tüketimine getirilen bazı sınırlamalarla ilgili kanun bunlardan birisi.
Yürürlükte olan eski ve yeni kanun ve düzenlemelere rağmen müsbet manada toplumda bir değişiklik olmamakla beraber, kötü gidişat artarak devam ediyor maalesef. Kötü alışkanlıklar dediğimiz içki, uyuşturucu, kumar v.s. gibi illetlere olan bağımlılıklar her gün artarak devam ediyor. Sınır tanımayan müstehcenlik ve bunun bir sonucu olan cinsel tacizler, evlilik dışı beraberlikler artık normal karşılanır hale geldi toplumda. Türk aile hayatı artık çatırdıyor. Aile kavgaları ve boşanmalar artarak devam ediyor. Türkiye halen Müslüman ülkeler arasında içki tüketiminde Lübnan’dan sonra ikinci sırada yerini koruyor. Ve Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı bir ankette Türk halkının yüzde kırkı huzursuz…
İnsanî yönünü bir tarafa koysak bile yürürlükteki anayasamız ve ilgili diğer kanun ve yönetmelikler dahi toplumun bu tehlikeli gidişatına cevaz veriyor mu? Başta gençlerimiz olarak bütün bir milletin geleceğini tehdit eden bu ve benzeri kötü alışkanlıklara yürürlükteki kanunlar müsaade ediyor mu? Kanunlarımıza göre içki, kumar, uyuşturucu serbest mi? Cadde ve sokaklarda kadınlı erkekli insanların yatakodası kıyafetleriyle laubali bir şekilde çevrelerindeki insanları rahatsız etmelerine kanunca bir sınırlama yok mu? Çocuk yaştaki yavrularımızın gece yarılarına kadar internet kafelerinde o taze beyinleri tar-ü mar eden dizileri seyretmelerine kanunlar izin veriyor mu?
Kanunların bu tehlikeli gidişata izin vermediğini başta yetkililer olmak üzere herkes biliyor. Maalesef kanunlar uygulanmıyor. Yetkililer bu kötü gidişatın ciddiyetini dikkate almıyor ve kanunları uygulamıyorlar. Yoksa yetersiz olmakla beraber yetkililer mevcut kanunlar çerçevesindeki yetkilerini kullanabilseler, büyük çapta bu tehlikeli alışkanlıkların önü alınır ve toplumdaki bu yozlaşmanın, bu ahlâkî çöküntünün çaresi bulunur. Görünen tablo o ki, kanun çıkarmakla iş bitmiyor; masaların çekmecelerinde duran kanun ve yönetmelikler derde deva olmuyor. Uygulanmayan en etkili, en ideal kanunlar da olsalar bir işe yaramıyor. Kanun ve yönetmelikleri uygulayacak kararlı, cesur yetkililere ihtiyaç var.
Öte yandan, toplumdaki bu ahlâkî aşınma, bu tehlikeli savrulma gösteriyor ki baştakilerin dindar olması, toplumdaki dindarlığı netice vermediği gibi, bu gibi yozlaşmaları önleme noktasında da derde deva olmuyor. Öyle tepeden inme bir şekilde toplumun dindarlaşması sağlanmıyor. Çözüm makamında oturanların her fırsatta dinî argümanları kullanarak, “Kimse bizden tinerci gençlik yetiştirmemizi beklemesin; elbette dindar bir nesil yetiştireceğiz” gibi kulağa hoş gelen sözlerinin de, dindar milletimizin nabzını tutmaya yönelik, siyaseten söylenen sözler olduğunu biliyoruz.
30.09.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder