1995 Genel Seçimlerinde Refah Partisi I. Parti olarak parlamentoya girmişti. 1996 yılında DYP Genel Başkanı Tansu Çiller “Demokrasinin gereği ve halk iradesinin sonucu olarak parlamentoda en çok sandalyeye sahip olanın hükümet olması gerekir. Demokratik olan en çok oy alan liderin başbakanlık makamını temsil etmesidir” diye demokratik bir kararla Refah-Yol hükümetinin kurulmasına karar vererek hükümete ortak oldu ve Erbakan’ın Başbakanlığını onayladı. 54. Hükümeti oluşturarak 8 Temmuz 1996’da TBMM’den güvenoyu aldılar. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’de bu hükümeti onayladı.
RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan hükümet olduktan sonra öncelikle 2–7 Ekim 1996’da Mısır, Libya ve Nijerya’yı ziyaret ederek dış gezilere başladı. Erbakan’ı çadırında kabul eden Libya lideri Kaddafi’nin sözleri muhalefette ve basında ağır eleştiri konusu oldu. Zira Necmettin Erbakan Türkiye Cumhuriyeti Devletine hakaret eden Kaddafi’ye gereken cevabı verememiş ve kendisini, dolayısıyla temsil ettiği hükümetini küçük düşürmüştü.
3 Kasım 1996’da Susurluk’ta meydana gelen kazada mafya-siyaset ve polis ilişkileri açığa çıkmış ve bu olayı eleştirenlere Erbakan “fasa-fiso” demiş, Adalet Bakanı Şevket Kazan da yapılan eylemleri “mum söndü oynuyorlar” diye hafife almıştı.
10 Kasım 1996’da Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe Refah Partisi İl Divan Toplantısındaki konuşmasında Kemalizm’i eleştirerek ülkede demokrasi olmadığını ve RP’li olarak bu düzeni değiştirmeliyiz” şeklinde özetlenecek bir konuşma yapmış ve bu çok büyük tepki toplamıştı. Karatepe de bu konuşmasından dolayı özür üstüne özür dilemişti ancak hakkında açılan davada 1 yıl hapis ve 420.000 Lira para cezasına çarptırılmıştı.
11 Ocak 1997’de Necmettin Erbakan Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi. Bu da henüz “tarikatların yasal olarak yasak olduğu” için büyük bir tepki nedeni olmuş, laikler, muhalefet ve askerler bundan çok rahatsız olmuş ve bunu da Cumhurbaşkanına iletmişlerdi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bu nedenle Başbakanı yanına çağırarak uyarısını yapmıştı.
22 Ocak 1997’de Gölcük’te toplanan yüksek rütbeli komutanlar irticanın iktidar olduğunu dile getirerek uyarıda bulundular. Buna rağmen 30 Ocak 1997 gecesi Sincan Belediyesi Kudüs Gecesi düzenledi. İsrail lanetlendi ve Kudüs’ün kurtarılması ile ilgili konuşmalar yapıldı. Bu geceye Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız İran Büyükelçisini de davet etti ve beraber izlediler. Bunun üzerine Bekir Yıldız tutuklandı. 4 Şubat 1997’de askerler Sincan’da 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaparak hükümete gözdağı verdiler.
22 Ocak 1997’de Gölcük’te toplanan yüksek rütbeli komutanlar irticanın iktidar olduğunu dile getirerek uyarıda bulundular. Buna rağmen 30 Ocak 1997 gecesi Sincan Belediyesi Kudüs Gecesi düzenledi. İsrail lanetlendi ve Kudüs’ün kurtarılması ile ilgili konuşmalar yapıldı. Bu geceye Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız İran Büyükelçisini de davet etti ve beraber izlediler. Bunun üzerine Bekir Yıldız tutuklandı. 4 Şubat 1997’de askerler Sincan’da 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaparak hükümete gözdağı verdiler.
Başbakan’ın umursamaz davranması üzerine Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Başbakan Erbakan’a uyarı mektubu gönderdi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya “İrtica PKK’dan daha tehlikelidir” dedi ve askerlerin rahatsızlığını dile getirdi. 11 Şubat 1997’de Şeriat tehlikesine karşı Laikçi Kadın Kuruluşları Ankara’da bir yürüyüş yaptılar ve tepkilerini gösterdiler.
2. 28 Şubat Sonrası Gelişmeler:
28 Şubat 1997 günü yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü. Sonuçta yayınlanan bildiride “Lâikliğin Türkiye demokrasisinin ve hukukun teminatı olduğu sert bir şekilde vurgulandı.” Başbakan Erbakan bu kararları imzalamamak için direndi. 4 Mart’ta kararlar yumuşatılmasını istedi. 13 Mart 1997’de imzalamak zorunda kaldı. İmzalamayarak istifa hakkını kullanabilirdi kullanmadı.İktidar hırsı buna engel oldu. Nihayet hükümet de alınan kararların altına imzasını atarak Başbakan Erbakan’ın imzası ile bakanlıklara uygulanması için gönderildi. Ama Erbakan daha sonra kararları değil, uygulaması için gönderdiği üst yazıyı imzaladığını söyleyecekti.
2. 28 Şubat Sonrası Gelişmeler:
28 Şubat 1997 günü yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü. Sonuçta yayınlanan bildiride “Lâikliğin Türkiye demokrasisinin ve hukukun teminatı olduğu sert bir şekilde vurgulandı.” Başbakan Erbakan bu kararları imzalamamak için direndi. 4 Mart’ta kararlar yumuşatılmasını istedi. 13 Mart 1997’de imzalamak zorunda kaldı. İmzalamayarak istifa hakkını kullanabilirdi kullanmadı.İktidar hırsı buna engel oldu. Nihayet hükümet de alınan kararların altına imzasını atarak Başbakan Erbakan’ın imzası ile bakanlıklara uygulanması için gönderildi. Ama Erbakan daha sonra kararları değil, uygulaması için gönderdiği üst yazıyı imzaladığını söyleyecekti.
Başbakan’ın bakanlıklara gönderdiği yazılarda “Cemaatlere bağlı okulların denetimi ve “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” gereği MEB’e devredilmesi, 8 Yıllık kesintisiz eğitim kanunu çıkarılması, Kur’an Kurslarının denetlenmesi, Tarikatların kapatılması, derilerin Türk Hava Kurumu’na verilmesi, Medya’nın kontrol altına alınması, Kılık-kıyafet kanununun uygulanması, Atatürk aleyhinde işlenen eylemlerin cezalandırılması” gibi hususların uygulanması istendi.
21 Mayıs 1997’de Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş “Ülkeyi savaşa sürüklediği” gerekçesiyle RP’nin kapatılması için dava açtı. 7 ay aradan sonra 3 Haziran’da DGM’de Susurluk Davası başladı.
7 Haziran 1997’de Genelkurmay irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo uygulamaya başladı. 10 Haziran 1997’de Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay üyeleri ve Genelkurmay Başkanlığını çağırarak kendilerine irtica konusunda bilgi verdi.
18 Haziran 1997’de Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa dilekçesini vererek koalisyon şartnamesinde belirlendiği bir Başbakanlığı Tansu Çillere devretmek olduğunu belirtti. Ancak prosedür gereği istifasını Cumhurbaşkanı’na verdiği için Cumhurbaşkanı 19 Haziran’da yetkisini kullanarak hükümeti kurma görevini Tansu Çillere değil, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.
30 Haziran 1997’de Mesut Yılmaz Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk’la beraber ANASOL-D hükümetini kurdu ve TBMM’den güvenoyu alarak icra-i hükümet etmeye başladı. (http://tr.wikipedia.org/28şubat_süreci)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder