Mustafa CAN

Bediüzzaman
Demokrasilerde “millet
iradesi” en üstün iradedir. “Hâkimiyet milletindir.” Ancak kendilerini
“Devlet” olarak gören güçler vardır. Bunlar, askeriye, bürokrasi, anayasal
kuruluşlar, üniversiteler, sermaye ve medya sahipleridir. Millet iradesi ile
“Temsilciler Meclisi”ni oluştururlar. Mecliste çoğunluğu olan siyasi parti de
hükümeti kurar. Böylece yasama ve yürütme organları halk tarafından belirlenir.
Millet iradesi ile ahrar ve
demokrat misyona sahip olan 1950 ve 1965 te DP ve AP’yi % 50 oy oranı ile sağda
birliği ve ülkede İstikrarı sağlamışlardı. % 5 enflasyon, % 7 kalkınma hızı ve
büyümeyi gerçekleştirmişlerdi. 27 Mayıs 1960 ihtilali ile Millet Partisi sağdaki
Demokrat birliği dağıtmayı amaçladı. Ama başaramadı. Bunun üzerine 12 Mart 1971
Muhtırası ile MSP kurdurularak “Siyasal İslam” düşüncesinin önü açıldı ve
birlik dağıtılmak istendi. Ancak bu da başarısız olunca bu defa anarşi ve terör
bahanesi ile 12 Eylül 1980 ihtilali yapılarak “Siyaset Zemini” dümdüz edildi.
“Dört Eğilimi” bir araya getirmek iddiası ile ANAP’a siyaset zemini açıldı. Bu
10 yıl devam etti. Tekrar “Demokratlar” iktidara geldi. Cumhurbaşkanı, Meclis
Başkanı ve Başbakan Demokratların eline geçince fitne kazanı kaynatılarak
siyaset zeminini kaynattılar. 28 Şubat 1997 “Örtülü Darbesi” yapılarak “Meclis
Dışı Güçlere” TBMM’ye baskı yaptırılarak Partiler dağıtıldı, kapatıldı ve
ANAP’ın devamı olan AKP zihniyetine iktidar nimetleri peşkeş çekildi.
Bu süreçte halk da Millet
Partisi’nin devamı olan Milliyetçi ve Şeriatçı iddiasındaki partileri iktidarda
deneme imkanına kavuştu. Toplumsal tecrübe kazanıldı. Demokratların
dışında millete fayda sağlayamayacakları anlaşıldı. Emekli Vali ilhan Sözgen
1971 muhtırasından sonra bir paşanın “Sağı böleceğiz, bir daha tek başına
iktidara gelemeyecek” dediğini nakleder. (Akşam, 3 Mart 1998) 12
Eylül 1980 İhtilalinden sonra BTP’ yi kapatmaları ve DYP’yi 1983 seçimlerine
sokmamalarının ve ANAP’a müsaade etmelerinin sebebini “Sağı biz böldük”
şeklinde ifade etmiştir. (Milliyet, 3 Haziran 1998; Yeni Asya, 4 Haziran
1998)
İnsanın insan olmak
haysiyeti ile üç temel hakkı vardır: “Hayat Hakkı ve Hürriyeti”, “Din ve Vicdan
Hürriyeti”, “Düşünce ve Fikir Hürriyeti.” “Demokrasi” bu Hak ve Hürriyetleri
sağlayan sistemin adıdır. Buna çalışanlara da “Demokrat” denir. İnsanların
Hak ve Hürriyetlerini sağladığınız zaman onları mutlu edersiniz. İstikrarın ve
kalkınmanın temelinde “Hürriyet” vardır. Hürriyetin olmadığı yerde kölelik
vardır.
Siyasetin amacı, insanların
hürriyet içinde yaşamalarını sağlamak ve ortak inançlar ve değerler etrafında
bir araya getirerek barış içinde yaşatmaktır. Siyasi partilerin amacı
“Hizmet Projeleri” üretmektir. İnsanlara hizmet etmektir. Bu da fedakarlık
ister. Milletin faydası ve çıkarı yerine şahsi çıkarı peşinde koşanlar demokrat
olamazlar.
Amacına uygun siyaset yapan
siyasiler ancak Demokrat olanlardır. Demokrat ve ahrar olmayanlar ya
ideolojilerine veya menfaatlerine hizmet ederler. İdeolojik davranan, ırkçılık
yapan ve menfaatlerine hizmet edenler adil olamadıkları gibi hizmet de
üretemezler. Bu nedenle milletin servetini şuristana ve çöle akıtarak israf
ederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder