“AKP giderse CHP gelir!” diyenler neyi tartışıyor? Sistem arızalı, iktidar ve lideri müstebit ise, neyi tartışıyorsunuz?
Korktukları ve korkutmaya çalıştıkları şey eski CHP’nin zihniyeti ne idi? “Müstebit/diktatör, baskıcı, yasakçı, maneviyata, milletin değerlerine karşı” olması değil mi?
Peki, istibdat nedir?
“İstibdat tahakkümdür, muâmele-i keyfiyedir, kuvvete istinad ile cebirdir, rey-i vâhiddir, sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemindir, zulmün temelidir, insâniyetin mâhisidir. Sefâlet derelerinin esfel-i sâfilînine insanı tekerlendiren ve âlem-i İslâmiyeti zillet ve sefâlete düşürttüren ve ağrâz ve husûmeti uyandıran ve İslâmiyeti zehirlendiren, hattâ herşeye sirâyet ile zehrini atan, o derece ihtilâfâtı beyne’l-İslâm îkâ edip, Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden, istibdattır.”1 Şimdi 19 yıllık iktidarın zihniyet, çalışma ve icraatlarına bakar mısınız? Konuşmak yasak, yazmak yasak, fikirlerini beyan etmek yasak, siyasî görüşlerini açıklamak yasak!
Konu
- Yüz binlerce insan işinden, hürriyetinden, malından, mahrum edildi, sütten kesilmemiş bebeler annelerinden koparıldı, yeni doğum yapanlar, hamileler hapse atıldı. Resmî rakamlar (henüz ulaşılamayan bilgiler de var) şöyle:
“OHAL ile de istibdadı sürdürüyor.
- 17 bin başörtülü, emzikli, bebekli, hamile, yaşlı hanım kelepçelenerek hapse atılmış.
- 300 bin insan işinden çıkarıldı.
- 107 bin kişi açığa alındı.
- 60 bini aşkın insan tutuklu, hapiste, bir kısmı tecdit altında.
Adalet felç!
- Eğitim ve öğretim dibe vurmuş. Okullarda kimse konuşamıyor, tartışamıyor, öğretmenler, idareciler, öğrenciler, veliler, biribirinden şüpheleniyor.
- 6 bin 500 civarında dernek kapatılmış.
- 159 gazeteci tutuklu (iki bin 500’ü işsiz.)
- Yüzlerce şirkete el konmuş.
- Binlerce akademisyen üniversitelerden atılmış.
- Sadece kermes açtığından dolayı yüzlerce insan mahkemelere verilmiş…
İktidarın 19 yıllık icraatları gösteriyor ki, AKP, CHP’dir, devlet partisidir, Kemalizmin başarısıdır. R. Tayyip Erdoğan, “İllâ birine benzetecekseniz Atatürk’e benzetin (Hürriyet, 9 Kasım 2008)
İşte bütün bunlar için, Prof. Dr. Şerif Mardin “AKP iktidarı Kemalizmin başarısıdır” demişti.
25 Ocak 2019 Cuma
EY MİLLETİM;ARTIK ALDANMA !
Milleti aldatmaya yönelik oyunlar
Hemen her seçimde milletçe yaşayarak görüyoruz ki bizdeki durum Avrupa’da yaşananların tam tersi. Yerine getirilemeyeceği önceden belli olan bir sürü vaat... Meydanları süsleyen dev panolardaki parti reklâmları.
Amerika’da ve Batı ülkelerinde de seçimler yapılır. Buralarda evrensel demokrasi kaide ve kuralları geçerli olduğundan, seçimler kavgasız gürültüsüz yapılır. Siyasî parti kadroları birbirilerine karşı hakaretlere varacak beyanlarda bulunmazlar. Bizdeki gibi birbirilerini itham edip, tezyif etmezler. Ayrıca maliyeti milyonları bulan şaşaalı mitinglere de pek gerek duymazlar.
Buralarda seçimler elbette tamamen sessiz sedasız yapılmaz. Şahit olanlar bilir oralarda seçim propagandalarına tahsis edilmiş belli alanlar var. Siyasî partiler bu alanlara parti reklâmlarını asarlar, seçim beyannamelerini halka ilân ederler; konuşmalarını yaparak seçmenlerini onaylarını talep ederler.
Buralarda siyasî partiler öyle bizdeki gibi çok görkemli reklâmlarla, içi boş nutuklarla halkın karşısına çıkmazlar. Halkın kahir ekseriyetinin bilinçli olması ve belli bir kültüre sahip olmaları böyle bir duruma meydan vermiyor. Siyasî partiler bunun farkında oldukları için öyle seçmeni aldatmaya yönelik taktiklere baş vurmuyorlar. Çok iyi biliyorlar ki öyle içi boş sloganlarla seçmenin siyasî tercihlerini değiştirmek mümkün değil. Yani seçmenler kendilerinden rey isteyen partilerin ideolojilerini, programlarını çok iyi bildikleri için reklâmlara çok önem verilmiyor. Bunun farkında olan siyasiler de gerçekçi vaat ve projelerle seçmenin karşısına çıkmak mecburiyetinde kalıyorlar.
Peki bizde durum nasıl? Hemen her seçimde milletçe yaşayarak görüyoruz ki bizdeki durum Avrupa’da yaşananların tam tersi. Yerine getirilemeyeceği önceden belli olan bir sürü vaat... Meydanları süsleyen dev panolardaki parti reklâmları. Meydanlarda milleti gaza getiren hamasi nutuklar... Sanki ceplerinden vermişler gibi anlatılan seçim rüşvetleri... Ve karşılarında meydanları dolduran toplulukları gaza getirip slogan attırmakla vazifeli parti militanlar..
Milleti kendi haline bıraksalar onlar Allah’ın izniyle ferasetleriyle, basiretleriyle siyasilerin tamamen aldatmaya yönelik hilelerinin farkına varırlar ve en doğru tercihlerini yapacaklarında eminiz. Ama gelin görün ki Üstad Bediüzzaman’ın; “cerbezenin gayr-ı meşrû veledi olan propagandalar” olarak vasıflandırdığı siyasilerin celbedici reklâm ve propagandalarına hedef olan insanlarımızın aldanmadan doğru tercihlerde bulunmaları zorlaşıyor. Elinde bir ölçüsü, bir mihengi yoksa ve Üstad Bediüzzaman’ın; “lisan-ı siyasette bazen lâfız mananın zıddır” tesbitinden de bihaber ise ağzı iyi lâf yapan siyasilerin her söylediklerini kabul ederek kolayca aldanıyor bazı insanlar.
Ayrıca Üstad Bediüzzaman; “nev-i beşerin yüzde sekseni ehl-i tahkik değil” tesbitinde bulunuyor. Kıymetsiz, değersiz bir meseleyi değer verdiği ve itimat ettiği bir şahıstan dinleyince hemen inanıyor. Halbuki doğru olan nedir? Kişilerin kimliklerine, siyasî görüşlerine, değerli olup olmadıklarına bakmadan doğruyu, hak ve hakikatı kim söylüyorsa ona taraftar olmak. Yalanı kim söylüyorsa bunu yapanın kimliğine bakmadan reddetmek gerekir. Çoğu insanımız bu duruş ve tavrı sergilemeyince, işin içine siyasî tarafgirlik giriyor. Ve “bizim parti hep doğru yapar” anlayışıyla hareket eden böyle seçmenlerin bu tavırları da siyasilerin işini kolaylaştırıyor maalesef.
Ve böylece yanıltmakta mahir siyasilerin tercihlerinin yansıtıldığı bir tablo meydana geliyor. “Hâkimiyet milletindir” sözü de bir slogandan öteye gidemiyor.
Hemen her seçimde milletçe yaşayarak görüyoruz ki bizdeki durum Avrupa’da yaşananların tam tersi. Yerine getirilemeyeceği önceden belli olan bir sürü vaat... Meydanları süsleyen dev panolardaki parti reklâmları.
Amerika’da ve Batı ülkelerinde de seçimler yapılır. Buralarda evrensel demokrasi kaide ve kuralları geçerli olduğundan, seçimler kavgasız gürültüsüz yapılır. Siyasî parti kadroları birbirilerine karşı hakaretlere varacak beyanlarda bulunmazlar. Bizdeki gibi birbirilerini itham edip, tezyif etmezler. Ayrıca maliyeti milyonları bulan şaşaalı mitinglere de pek gerek duymazlar.
Buralarda seçimler elbette tamamen sessiz sedasız yapılmaz. Şahit olanlar bilir oralarda seçim propagandalarına tahsis edilmiş belli alanlar var. Siyasî partiler bu alanlara parti reklâmlarını asarlar, seçim beyannamelerini halka ilân ederler; konuşmalarını yaparak seçmenlerini onaylarını talep ederler.
Buralarda siyasî partiler öyle bizdeki gibi çok görkemli reklâmlarla, içi boş nutuklarla halkın karşısına çıkmazlar. Halkın kahir ekseriyetinin bilinçli olması ve belli bir kültüre sahip olmaları böyle bir duruma meydan vermiyor. Siyasî partiler bunun farkında oldukları için öyle seçmeni aldatmaya yönelik taktiklere baş vurmuyorlar. Çok iyi biliyorlar ki öyle içi boş sloganlarla seçmenin siyasî tercihlerini değiştirmek mümkün değil. Yani seçmenler kendilerinden rey isteyen partilerin ideolojilerini, programlarını çok iyi bildikleri için reklâmlara çok önem verilmiyor. Bunun farkında olan siyasiler de gerçekçi vaat ve projelerle seçmenin karşısına çıkmak mecburiyetinde kalıyorlar.
Peki bizde durum nasıl? Hemen her seçimde milletçe yaşayarak görüyoruz ki bizdeki durum Avrupa’da yaşananların tam tersi. Yerine getirilemeyeceği önceden belli olan bir sürü vaat... Meydanları süsleyen dev panolardaki parti reklâmları. Meydanlarda milleti gaza getiren hamasi nutuklar... Sanki ceplerinden vermişler gibi anlatılan seçim rüşvetleri... Ve karşılarında meydanları dolduran toplulukları gaza getirip slogan attırmakla vazifeli parti militanlar..
Milleti kendi haline bıraksalar onlar Allah’ın izniyle ferasetleriyle, basiretleriyle siyasilerin tamamen aldatmaya yönelik hilelerinin farkına varırlar ve en doğru tercihlerini yapacaklarında eminiz. Ama gelin görün ki Üstad Bediüzzaman’ın; “cerbezenin gayr-ı meşrû veledi olan propagandalar” olarak vasıflandırdığı siyasilerin celbedici reklâm ve propagandalarına hedef olan insanlarımızın aldanmadan doğru tercihlerde bulunmaları zorlaşıyor. Elinde bir ölçüsü, bir mihengi yoksa ve Üstad Bediüzzaman’ın; “lisan-ı siyasette bazen lâfız mananın zıddır” tesbitinden de bihaber ise ağzı iyi lâf yapan siyasilerin her söylediklerini kabul ederek kolayca aldanıyor bazı insanlar.
Ayrıca Üstad Bediüzzaman; “nev-i beşerin yüzde sekseni ehl-i tahkik değil” tesbitinde bulunuyor. Kıymetsiz, değersiz bir meseleyi değer verdiği ve itimat ettiği bir şahıstan dinleyince hemen inanıyor. Halbuki doğru olan nedir? Kişilerin kimliklerine, siyasî görüşlerine, değerli olup olmadıklarına bakmadan doğruyu, hak ve hakikatı kim söylüyorsa ona taraftar olmak. Yalanı kim söylüyorsa bunu yapanın kimliğine bakmadan reddetmek gerekir. Çoğu insanımız bu duruş ve tavrı sergilemeyince, işin içine siyasî tarafgirlik giriyor. Ve “bizim parti hep doğru yapar” anlayışıyla hareket eden böyle seçmenlerin bu tavırları da siyasilerin işini kolaylaştırıyor maalesef.
Ve böylece yanıltmakta mahir siyasilerin tercihlerinin yansıtıldığı bir tablo meydana geliyor. “Hâkimiyet milletindir” sözü de bir slogandan öteye gidemiyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)