13 Eylül 2014 Cumartesi

NASIL BAŞARILI OLUNUR ?


Başarılı mı, baş ağrılı mı?


BAŞARILI MI BAŞ AĞRILI MI?

Hayatta birçok şey için uğraşırız. Birçok şey için kendimizi yıpratırız. Bir çok şey için nefes alıp veririz ve bir çok şey için tonlarca engellere karşı yılmadan göğüs gereriz. Hayat bu açıdan çetin bir mücadele, bizler ise bu sıklet karşısında genellikle güçsüz birer adale.. Peki, hayatta yapmak istediğimiz, arzu ettiğimiz bu kadar şey karşısında kendimizi ne zaman "başarılı" deriz. Bence hayatta gerçekten başarılı olmak için önce" başarı nedir " onu bilmek gerekmektedir. Bundan dolayı bu gün "başarı "kelimesi üzerinde duracağım.

Öncelikle şu soru önemli: Başarılı insanların başarılı olmalarını sağlayan doğuştan getirdikleri yetenekleri var mı?

Bu soruya birçok düşünür farklı cevap vermiş. Kimi var demiş kimi yok demiş kimi ise belli düzeyde her kişinin belli alanlara temayülünün olduğunu belirtmiştir. Bence her insanın genetik olarak getirdiği bazı özellikleri, bazı yatkınlıkları vardır. Bu alanlar çerçevesinde birey başarıyı ararsa hayattan tatmin olma olasılığı daha yüksektir. O zaman başarının formülünde ilk yazılması gereken öge, değer, değişken doğuştan getirdiğimiz meziyetlerimizdir.

Peki, başarılı olmak demek sonuçta istenilene ulaşmak mı demek yoksa süreci istenilen uğrunda harcamak mı demek. Vakti eheme sarf etmek mi demek, sarf edilen vaktin getirisini beklemek mi demek. Bu bize sonuç ve süreç bakımından başarıyı tanımlamamız gerektiğini göstermektedir. Peki süreç bakımından düşünürsek bizim başarılı olmamız için ne yapmamız gerekmektedir. Ünlü bir düşünürün dediği gibi "Dünya sana bir şey verdi ise mutlaka bir şey almak için vermiştir. Yani emeksiz yemek, ağlamayana meme verilmez. Başarı her zaman bir diyet ister. O zaman formüldeki ikinci kavram, değişken diyettir.

Peki çalıştık çabaladık, diyetimizi verdik. Olduk mu başarılı? Bu esnada zihinlerimizi şu soru kurcalar: Biz niye çalışıp çabaladık? Biz ne için kendi hayatımızdan vakti, nakdi çaldık? İşte bu sorunun cevabında beklediğimiz şey mükâfattır. Bunu da formülümüzün başka bir değişkeni olarak kayıt ediyoruz.

Peki, doğuştan gelen bir meziyetimiz, yeteneğimiz vardı. Biz bu alanda kendimizi geliştirdik, bir diyet ödedik hayata sonunda da mükâfatı aldık. Olduk mu başarılı? Bence olmadık çünkü bu yaptıklarımızın uğruna değecek bir amaca ihtiyacı vardır. Gerçekten başarılı olmak için o amaca müteveccih bir niyetimizin, hem de salih, halis bir niyetimizin olması gerekmektedir. Yoksa yaptığımız şu şeyler karşılığında aldığımız, mahdud bir süre için yüzümüzde, gözümüzde beliren sürurdur. Her insan önceki saydığımız üç şeyi yapıp başarılı olabilir. Ama salih olmayan niyetle, ulvi bir amaca yönelmeyen bir niyetle yapılan bu uğraşlar kişiyi başarılı değil, baş ağrılı yapar. Ona bunu gösterecek gösterge ise hayatın kendisinin beyhudeliğini başkalarına anlatmak için kullandığı zamandır. Zaman yaman denilen delikanlıları bir solukta saman alevinin söndüğü gibi söndüren azmandır.

İşte ben ilk üç değere göre başarıyı tanımlayanlara baş ağrılı, dört aşamayı yapana ise muvafık diyorum. İşte muvaffakiyetin formülü:
Muvaffakiyet= niyet + diyet + meziyet + mükafat

3 Eylül 2014 Çarşamba

GENÇLEŞTİREN BİTKİLER

Cildi Gençleştiren Bitkiler

Herkes daha genç görünmek ister. Bunu nasıl yapacağımız ise kafamızdaki soru işaretlerinden biridir.
Herkes daha genç görünmek ister. Bunu nasıl yapacağımız ise kafamızdaki soru işaretlerinden biridir. Cilt uzmanlarının söylediği doğal ürünlerle cildi gençleştirmek mümkündür. Bu yöntemlerden biride  cildi gençleştiren bitkilerdir.    Gençleşmenin en sağlıklı yöntemi budur. Rahatlıkla aktarlarda bulacağınız bitkilerle hoş ve güzel görüneceksiniz.
Cildi Gençleştiren Bitkiler ve Çeşitleri
Sizin için uzmanlardan aldığımız birkaç  cildi gençleştiren bitki  tarifleri aşağıdadır.
  • Papatya İle Gençleşmenin Yöntemi
Gereken tek şey bir tutam papatya ve sudur. Suyun içine attığınız papatyayı kaynatınız. Daha sonra süzünüz. Uygulaması ise havluyu bu karışımla ıslatıp yüzünüze koyunuz. Daha sonrada temiz bir havluyu soğuk suyla ıslatınız ve hemen cildinize koyunuz. Bekleme süresi bir dakikadır. Bu işlemi bir soğuk bir sıcak şeklinde devam ettiriniz. Sonuncusunda cildinize soğuk kompres uygulayarak işlemi bitiriniz.
  • Şamdan Çiçeği İle Gençleşmek
Kullanacağınız malzemeler 1 tutam şamdan çiçeğini 2 fincan kaynar suya koyunuz. Yarım saat süreyle demlenmesi gerekmektedir. Suyunu süzünüz ve temiz cilde uygulayınız. Günde mutlaka 2 kere yapınız. Bu karışım yüzünüzde kuruduktan sonra nemlendirici kreminizi cildinize uygulayınız.
  • Gül Suyunun Mucizesi
Temizleyicilere dünyanın parasını vermenize gerek kalmayacak bir bilgi vereceğiz sizlere. Gül suyu cildi temizleyen en güzel üründür. Dilediğiniz kadar gül suyunu cildinize uygulayabilirsiniz. Cildinizi en çok gençleştiren işlem budur.
  • Greyfurt İle Gençleşme Sırrı
1 adet greyfurtla gerçekleştireceğiniz değişime siz bile inanamayacaksınız. Bu meyvenin cildi nemlendirme ve yenileme özelliği vardır. Greyfurdu sıkmanız bu işlem için yeterlidir. Akşamları boynunuza ve yüzünüze sürmelisiniz. Bekleme süresi yarım saattir. Daha sonra yüzünüzü kesinlikle ılık su ile yıkamalısınız. Bu işlemden 5 dakika sonra nemlendirici kreminizi sürünüz. Bu işlemi düzenli bir şekilde yaptığınızda etkisine inanamayacaksınız.
  • Kiraz suyu
10 veya 15 adet kirazın suyunu çıkartınız. Cildinize sürünüz ve yaklaşık 15 dakika beklettikten sonra soğuk suyla cildinizi temizleyiniz. Yalnız uygulama yapmadan önce cildiniz mutlaka temiz olmak zorundadır.

22 Nisan 2014 Salı

TÜRKİYE'DE OBEZİTE TEHLİKESİ

Türkiye'de obezide son 12 yılda yüzde 44 oranında arttı

Cihan Haber Ajansı
22 Nisan 2014 Salı, 12:32
Türkiye'de obezide son 12 yılda yüzde 44 oranında arttı
Bursa Özel Çekirge Kalp ve Aritmi Hastanesi hekimlerinden Uzm. Dr. Münir Baybars Türel, Türkiye'de insanların obezite riski altında olduğunu açıkladı. Türel, "Türkiye'de en önemli kalp damar hastalıklarının faktörlerinden bir tanesi obezite, yani aşırı şişmanlık. Maalesef bu oranlar hızla artıyor. Sigarayı azaltma konusunda ki başarıyı bu konuda gösteremedik. Yakın zamanda yapılmış iki ayrı araştırmada da obezite oranları son 12 yılda yüzde 44 oranlarında artmış. Bu dünya da ki en önemli oran artışı obezite konusunda." dedi.

Bursa Özel Çekirge Kalp ve Aritmi Hastanesi, 9. yıl kuruluşunu düzenlediği basın bilgilendirme toplantısı ile kutladı. Hilton Bursa Otelde düzenlenen basın toplantısında hastanenin gelişimi ve hedefleri hakkında bilgiler verildi. Özel Çekirge Kalp ve Aritmi Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Nuri Daştan, hastane hakkında bilgi verdi. Hastaneyi 2003 yılında kurduklarını hatırlatan Daştan, "Bursa’da açık kalp ameliyatlarına olan aciliyet ve ihtiyaç daha ön sırada olduğundan branş hastanesine yönelip 9 yıl önce Özel Çekirge Kalp ve Aritmi Hastanesi’nin kuruluşunu yapmıştık." şeklinde konuştu.

Bugün itibariyle 16 uzman 3 pratisyen hekim, 179 çalışanıyla ayda 700 anjiyo, 90-100 açık kalp ameliyatı yapan bir hastane olduklarını bildiren Daştan, hali hazırda erişkin kalp hastalıkları ve cerrahisiyle ilgili işlemler yaptıklarını söyledi. Elektrofizyolojisinden en komplike kalp ameliyatlarına kadar hemen hemen tüm vakalara cevap verdiklerini anlatan Op. Dr. Nuri Daştan, ayda 11 bin ve 12 bin hastaya hizmet verdiklerini anlattı.

Gelinen noktada talep hızla artarken yer darlığı çekmeye başladıklarını anlatan Daştan, bu nedenle Marmara’nın incisi Bursa'da dünya standartlarına sahip modern bir kalp hastanesi kurmak için hemen bitişiğinde 5 dönümlük arsa alarak 24 bin metrekare kapalı alana sahip 120 yataklı yeni bir hastane projesi için çalışmalar başladıklarını aktardı. Bu kapsamda modern teknoloji ve imkanlarla ve uygun fiyatla Orta Doğu ve Balkanlar'dan hasta kabulüne hedeflediklerini anlatan Op. Dr. Nuri Daştan, 8-10 yıldır SUT fiyatları devamlı düşüş gösterdiğinden özel sağlıkta devamlılık için sağlık turizmine şiddetle ihtiyaç duyulduğunu bildirdi.

TÜRKİYE'DE OBEZİTE TEHLİKESİ

Uzm. Dr. Münir Baybars Türel, yaptığı bilgilendirmede Türkiye'de özellikle obezitenin dünya ortalamalarına göre alarm verdiğini söyledi. Doktor olarak bir misyonlarının da kalp hastalıklarının gelişmesini önlemek olduğunun altını çizen Münir Baybars Türel, şunları söyledi: "Doktor olarak en önemli görevlerimizden biri de toplumun duyarlılıklarını artırmak. Bu konuda da önemli çalışmalar yapıyoruz. Türkiye'de en önemli kalp damar hastalıklarının faktörlerinden bir tanesi obezite, yani aşırı şişmanlık. Maalesef bu oranlar hızla artıyor. Sigarayı azaltma konusunda ki başarıyı bu konuda gösteremedik. Yakın zamanda yapılmış iki ayrı araştırmada da obezite oranları son 12 yılda yüzde 44 oranlarında artmış. Bu dünya da ki en önemli oran artışı obezite konusunda. Şu anda genel olarak obezite oranlarımız yüzde 30'ların üzerinde, bayanlarda biraz daha fazla yüzde 45'ler civarında. Bunlar maalesef dünya birinciliğine yakın bir sonuç sağlayan değerler. Diyabet oranlarımız artıyor. Dünya sağlık örgütüne göre 2030 yılında yüzde 30 oranında olması öngörülüyor Türkiye'de. Şu anda diyabet oranı Türkiye'de yüzde 16-17 civarında. Yani Dünya Sağlık Örgütünün öngörüsünün bile üzerinde. Yüzde 5 civarında çünkü. Bunun en önemli sebebi ise obeziteye bağlı kilo artışları."

17 Nisan 2014 Perşembe

ALDATANLARA BU SEFER OLSUN KANMAYIN

                               ZINDIKAYA ALET OLMAYIN !

571 Yılında doğan güneş insanlığı zulmet karanlıklarından kurtarmış ve adalet nuru ile aydınlatmış,bundan sonrada  aydınlatmaya devem edecektir.Küfür ve iman mücadelesi ilk insanla başlamış kıyamete kadar sürecektir.Peygamberimizin getirdiği bu nuru kimse söndüremeyecektir.
Bu vesile ile bütün Müslümanların Kutlu Doğum Haftasını tebrik eder hayırlara vesile olmasını dilerim.
İnsanlığın düşmanı olan cehalet ,zaruret ve ihtilaf bil hassa Müslümanlara çok büyük zararlar vermektedir.Ehli küfrün mensupları bir yolunu bulup Müslümanları kendilerine hizmet ettirmektedirler.Dünyada bulunan bir çok Müslüman ülke insanları ya ehli küfür tarafından yada başlarındaki zalim idareciler tarafından zulme maruz kalmaktadırlar.Zındıka denen küfür ehli önce Müslümanların birlik ve beraberliğini bozarak fitneye alet olmalarını sağlamışlardır.Hasmını dost zanneden Müslümanlar bir sürü ayak oyunları ve aldatmalarla zalim yöneticileri alkışlayarak başlarına taç yapmışlardır.Kanını emen düşmanını, müslüman kardeşine tercih ederek onun bütün emellerini gerçekleştirmek için destek vermişlerdir.
Ülkemizde durum farklı mı? hayır .Düne kadar oy almak ve iktidar olmak için birbirlerinin her türlü hareketlerine göz yuman  güya dost ve ahbaplar bugün birbirlerinin boğazını sıkıyorlar.İktidarı elinde tutan ifsat komiteleri islamı siyasallaştırarak fitne tohumlarını ateşlemişler ve yürüttükleri gerilim politikalari ile toplumu iki düşman grup haline getirmişlerdir.
Ortada olmayan hayali paralel yapı öcüsü üreterek gizli ifsat komitelerinin ekmeğine yağ süren icraatlara başlamışlar.Balyoz, Ergenekon diyerek oluşturdukları itilal örgütleri mensuplarını önce içeri atıp sonra suçsuz diye tahliye ettirmişlerdir.Hayali oluşturdukları parelel yapı, mensubu diye güvenlik güçlerini ani yer değişiklikleri ile sindirmeye çalıştılar.
Seçimlerden önce büyük bir güç gibi halka lanse ettikleri parelel yapıyı, oylarının düşmesine etki edemeyince, bunlarında hiçbir varlığı yokmuş diyerek itibarsızlaştırma propogandasına başlamışlar.masum vatandaşlar arasına korku salıp, iş adamlarını haksız vergi cezaları ile cezalandırarak sindirmeye çalışmışlar.Kendileri  gibi düşünmeyen kim olursa cezalandırmak için düğmeye basmışlardır.
Devlet yönetiminde asıl olan halka sevgiyle yaklaşmak olması gerekirken milleti paralel yapıya karşı hasım cephe haline getirmişler.Yurt dışındaki faaliyet yürüten eğitim gönüllülerini tedirgin  ederek Nur camiasını baskınlarla sindirmeye çalışmaktadırlar.Ülkede bu zamana kadar çeşitli yayın evleri tarafından basılan Kuran tefsiri Rısale-i Nurlar bandrola tabi tutularak basımına yasak koymuşlar.
Netice olarak; kendilerini destekleyen dindar insanları rencide eden bir iktidarla karşı karşıyayız.Yakında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde milleti aldatmak için hangi yola başvuracaklar doğrusu onu merak ediyorum.İnşallah dindar kesim bu sefer zındıkaya alet olmaz.